30 Haziran 2010 Çarşamba

Roma

Heybetli meydanları, daracık sokakları, hayranlık uyandıran çeşmeleriyle muazzam bir şehir yükseliyor.Gezimizin son rotası olan Roma kentine ulaşıyoruz ve ilk olarak Vatikan'dan başlıyoruz.Katoliklerin ruhani lideri Papa'nın yönettiği dünyanın en küçük devleti olan Vatikan'a girişte vize gerekmeden güvenlik kontrolünden geçip San Pietro Bazilkası'na geçiyoruz. Dünyanın en büyük kilisesi olma özelliğinin yanında bence en güzel kilisesi olma özelliğide taşıyor. İçeri girdiğiniz andan itibaren nereye bakacağınızı şaşırıyorsunuz.



San Pietro Meydanından Vatikan müzesine doğru yürümeniz gerekiyor.Özellikle kiliselere girerken giyim kuşama dikkat etmek şart çünkü girişteki güvenlik sizi askılı tshirt'ünüzle almıyor bu yüzden hazırlıklı gitmekte fayda var.Ayrıca sabah erken saatlerde giderseniz sırada çok beklemezseniz yoksa kuyrukta saatlerce vaktinizi boş yere harcamış olursunuz.Giriş ücreti 15 euro civarında fakat öğrenciyseniz bunu belirtmeniz dahilinde indirimli girişten yararlanabilirsiniz. Ek ücretle isterseniz kulaklık alıp rehber anlatımında dinleyerek gezebilirsiniz.






Roma caddelerine doğru ilerliyoruz Victor Emmanuel II Meydanı'ndan başlıyoruz. İtalyan birliğinin mimarı Vittorio Emanuele'e adanmış devasa anıt (namı değer çirkin anıt) göz kamaştırıcı beyazlığıyla karşımızda yükseliyor.Geçmişte, çevresindeki yapılarla mimari uyumsuzluk içinde olması ve görüntüsü açısından düğün pastasına benzetilmesi epeyce eleştiri konusu almış ve çirkin anıt olarak anılmış.Meydanın hemen yanında Palazzo Venezzia yer alıyor.



Roma'nın ana güzargahı olan Via del Corso'ya açılan sokakların her biri şık butikler,kafeler ile süslenmiş. Via del Corso'dan Piazza del Popolo yönünde giderken sağımda Trevi aşk çeşmesi ve İspanyol merdivenleri, solumda ise Pantheon ve Navona Meydanı kalıyor.

       


Via Corso'dan sağa sapınca Trevi aşk çeşmesine varıyoruz.Burası Roma'yı ziyaret eden Türklerin en çok sevdikleri mekan ki bizden başka hiçbir millet burayı aşk çeşmesi olarak adlandırmıyor.İnanışa göre Roma'ya tekrar gelmek isteyenler sağ eliyle sol omzunun üstünden çeşmeye para atıyor yani bizim bildiğimiz gibi aşk dilemek için atmıyoruz.

         

Trevi çeşmesinin sağından geçip beş dakikalık bir yürüyüşün ardından soluğu İspanyol merdiveninde alıyoruz. Roma'nın asıl ruhunu burada yaşıyoruz.En kalabalık en hareketli en güzel meydanlardan birisi.Mevsim itibariylede pembe açelyalarla donanmış merdivenler tam anlamıyla görsel bir şölen yaşatıyor.



            

İspanyol merdivenlerinde oturan gençler birkaç adım ötedeki dükkanlarda sandviç yaptırabilirsiniz ama kesinlikle buralardan dondurma almayın zira 15 euro ödemek zorunda kalabilirsiniz ki veren arkadaşım var ordan biliyorum:)
Bir diğer güzel meydan da Pantheon'un bulunduğu yer.Eski Roma'nın en iyi korunmuş anıtı olan Pantheon'nun geçmiş m.ö'ne kadar uzanıyor. 7.yy'da kiliseye dönüştürülen bu tanrılar tapınağının olağanüstü bir ambiyansı var.



Geçmişte Protestanlık kentte yayılınca, dönemin papası buna tepki olarak iki dahi mimarı Katolikliği yücelten eserler yapması için yetkilendirmiş. Piazza Navona'ya adım atar atmaz Bernini'nin Fontana Quattro Fiumi çeşmesi zarif mimarisiyle kendisini seyredenleri büyülüyor.
Bir sonraki durağımız ise dünyanın yedi harikasından biri olan Roma'nın simgelerinden Colosseum.Roma imparatorluğu döneminde köleler,mahkumlar tarafından inşa edilen Colosseum'un geçmişi m.s 70'li yıllara dayanmakta.İmparatorluğun çöküşüyle Colosseum da gözden düşmeye başlamış.


  






Kısa notlar

Nasıl gidilir?

Şehir içinde ulaşım çok rahat.Metro kullanılmasına çok gerek olan bir şehir değil gerektiğinde otobüs kullanılabilir.Günlük bilet ya da üç günlük biletlerle kolaylıkla ve ucuz şekilde ulaşım sağlayabilirsiniz ki Roma da her yeri yürüyerek gezmelisiniz.

Ne yenir ne içilir?

Her ne kadar pizzanın şehri Milano olsada Roma'da da bol bol pizza yiyebilirsiniz. Dilim pizzalar daha ucuz olacaktır ama şarap eşliğinde bir akşam yemeği yemek isterseniz navona meydanındaki restaurantlarda yemenizi tavsiye ederim.Steak haricinde ki bütün etler domuz eti olacaktır eğer tercih etmiyorsanız et olan bir yemek söylediğinizde mutlaka sormalısınız.

Nerde kalınır?

Roma daki otellerin yıldızına bakarak değerlendirmeyin çünkü kalitesi normalden çok daha düşük olacaktır. Eğer maddi yönden bir sıkıntı yoksa merkezde ki otellerde kalabilirsiniz yoksa hostelleri tercih edebilirsiniz.Termini, Monti civarı merkeze biraz daha uzak fakat ucuzdur.Ulaşım zaten her yerden rahat olduğu için büyük bir sorun oluşturmaz. Spagna civarındaki hosteller ve oteller biraz daha pahalı ama tam merkez de kalır.





28 Haziran 2010 Pazartesi

Floransa & Pisa & Siena

Tam anlamıyıla açık hava müzesi nitelendirmesinin hakkını veren şehir.İtalyada'ki 3.günümüzde Leonardo da Vinci,Michelangelo ve Dante Alighieri gibi isimlerin yetiştiği ve yüzyıllardır rönesansın merkezi olarak bilinen Floransa'ya geçtik.Toskana'nın yuvarlak tepelerinin ortasında yer alan ve Arno ırmağı tarafından ikiye bölünün Floransa coğrafi bakımdan İtalya'nın hemen hemen tam merkezinde bulunmaktadır.
Sabah erkenden Venedik'ten ayrılıp, 2-3 saatlik bir otobüs yolculuğunun sonunda öğlen saatlerinde Floransa'ya vardık.Turumuza, şehre tepeden bakan, Michelangelo tepesinden başladık. Tüm şehri ayaklarınızın altına seren bu tepe kesinlikle tura başlamak için en güzel nokta.Bir de şansınıza hava güzelse mavinin,yeşilin ve toprak renginin mükemmel uyumunu floransa'yı kuş bakışı seyrederken görmelisiniz.




Uzaktan bakıldığında bina yığını gibi görünün şehrin aslında tarih cenneti olduğunu anladık.Gerçek manada her yerden sanat fışkırıyor.Bütün meydanlar heykellerle süslü ki bunlar orjinalleri değil
( orjinalleri Academia müzesinde duruyor).Sokaklarda sanatçılar,caddelerde sokklarda resim yapan ressamlar,meydanda müzik yapan gruplar var.







 Kısa bir yürüyüşün ardından,ilk durağımıza geliyoruz Santa Maria del Fiore.Uzaktan görüldüğünde de zaten ne kadar ihtişamlı ve rengiyle de ne kadar farklı olduğunu görebiliyorsunuz.Genellikle 'Duomo' adıyla bilinen bu katedralin kubbesi çok büyük bir mimarlık harikası olarak biliniyor..





Duomo'nun sağındaki yol,ünlü markaların mağazaların yer aldığı şehrin önemli caddelerinden biri ve bu yol sizi Piazza della Signoria (Signora Meydanı) götürüyor.Bu meydanın ortasında Neptün Çeşmesi bulunuyor.Neptün Havuzunun ortasında mermerden yapılmış deniz tarısı Neptün'ün heykeli, mermer atlar ve etrafında deniz kızları ve erkek deniz tanrıları var.Ayrıca aynı meydanda Michelangelo'nun ünlü heykeli David'in kopyası bulunuyor.



Bu meydanı gezdikten sonra Arno nehrinin üzerindeki Floransa'nın en meşhur köprüsü Ponte Vecchio Köprüsüne geçtik. II.Dünya savaşı sırasında bir köprüler şehri olan Floransa'nın tüm köprüleri Almanlar tarafından bombalanarak yıkıldığı halde,bu köprü hasar almadan çıkan tek köprüymüş.



Köprünün  üzerinden diğer tarafa geçilen yolun her iki tarafında,16.yy dan beri burada olan kuyumcu mağazaları bulunmakta ve mağazaların üzerinde bulunan koridor Pitti sarayı ile Uffizi'yi birbirine bağlamaktaymış.
Floransa da her yeri yürüyerek gezebilirsinizve bir gün fazlasıyla size yetecektir.
Floransa gezimizi bitirdikten sonra otelimize döndük.Otelimiz Montecatini bölgesindeydi. Burası çok sıcak bir italyan kasbasıydı. Bir gece burda kaldıktan sonra sabah Pisa'yı görmek için yola koyulduk. Yaklaşık yarım saatlik yolculuktan sonra Pisa'ya vardık.İlk bakışta hayal kırıklığına uğradım desem yanlış olmaz. Sıradan küçük bu şehirde Mucizeler Meydanı denen yere adımımızı atıp bu 4 yapıyı görünce,bu kadar mı yani demekten kendimi alamadım.
Mucizeler Meydanında Pisa Kulesinden başka Pisa Katedrali (Duomo di Pisa), Vaftizhane (Baptisterio) ve Anıt Mezar (Camposanto) da yer alıyor.Bu yapıların hepsini gez ek yaklaşık 25 euroya mal oluyor ve hatrı sayılır bir sıra beklemeniz gerekiyor.







 Siena; rehberimiz mutlaka gitmeniz ve görmeniz gerekiyor diyor biz yine kararsız kalıyoruz. Ama gidip gördüğümüzde ne denli haklı olduğunu anlıyoruz.Daracık sokakları,360 derece dönen meydanı ve çevresinde ki kafeleriyle muazzam bir ortaçağ şehri çıkıyor karşımıza. Siena'nın tarihi şehir merkezi UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine alınmış. Yani ortaçağ'dan bu yana taşına toprağına dokunulmamış meydanlar ve yapılardan oluşuyor.En meşhuru olan Campo Meydanı sizi büyülüyor.İstiridye biçimindeki Piazza del Campo (Campo Meydanı) 1347 yılında yapılmış. İtalya'nın meşhur Palio yarışları da bu meydanda yapılıyor.Buradaki en önemli yapıların Palazzo Pubblico (Belediye Sarayı) ve onun Devasa uzunluktaki Çan kulesi Torre del Mangia olduğunu söyleyebiliriz.
Toscana bölgesini geziyorsanız mutlaka Siena'ya uğramalısınız.Hatta Pisa mı Siena mı derseniz kesinlikle Siena dan yana şansınızı kullanın derim.Ve mutlaka şarap dükkanlarına uğrayın ve almazsanız bile tatmayı unutmayın.







Kısa notlar

Nerede kalınır?
Eğer maddi anlamda sıkıntı olmaz derseniz şehir merkezindeki otellerde kalabilirsiniz ama biz montecatini denen bölgede kalmıştık ve gayet keyifli bir yerdi.Şehir merkezine trenle yada otobüslerle ulaşımınızı sağlayabilirsiniz.

Ne yenir?
Pizza ve makarnanın aksine Fiorentina Steak'i denemenizi öneririm.Floransa et yemekleriyle meşhur bir italyan şehridir.

Peki ya alışveriş?
Floransa Venedik'e nispeten daha ucuz bir şehir olduğundan buradan hediyelik eşyalarınızı alabilirsiniz.Ayıca Montecatini de kalacaksanız herseyin 10 euro olduğu ayakkabı ve çanta mağazası var şiddetle tavsiye ederim.






26 Haziran 2010 Cumartesi

Verona


Verona mutlaka görülmesi gereken italya nın kuzeyindeki  romeo ve juliet ile meşhur şehir.İlk başta ekstra tur olduğu için gidip gitmemekte kararsız kaldık ama oraya kadar gitmişken görmemiz gerektiğini düşündük ve iyikide bu kararı vermişiz.Buraya bayıldım. M.Ö 3.yy'da Romalılar tarafından kurulmuş bir şehir Adige nehrinin geçtiği ova üzerinde mimarisi zengin bir şehir.Her yeri rahatlıkla yürüyerek gezebilirsiniz.

Fotoğraftaki arena İtalyanın ikinci büyük arenası.Romalılar halkın eğlencesi için yaptırmış.







Rehberimiz italyanın kuzeyi ve güneyi arasında hem maddi hemde görsel anlamda çok fark olduğunu söylemişti ki bunu romaya inince daha iyi anlayacaktık.Verona halkı  zarif, güzel ve ekonomik gücü yüksek, sokaktaki herkes çok şık ve tarz.Bu şıklık nerden diye düşünürken kendinizi şehrin merkezindeki alış veriş caddesinde bulacaksınız.Burayı gezdikten sonra cadde bitimi sizi La Casa di Giulietta namı değer Juliet'in Evi'ne götürecek.Eğer evin içini görmek isterseniz 15 euro karşılığında balkona çıkıp burada resim çektirebilirsiniz.


Ve tabi juliete not yazmazsak olmaz.İtalyanların inanışına göre julietin evinin girişindeki duvara sakızla yapıştırarak sevdiğinizin ismini yazarsanız onunla mutlu sona ulaşabilirsiniz.


Bir de bahçede Juliet' in bir heykeli bulunuyor.Heykelin sağ güğüsünü tutmanın şans getireceğine inanılıyor Tabi ki bu resmi çektirebilmek için uzun bir kuyrukta beklemeniz gerekebilir


Piazza Dei Signori meydanındaki dante heykeli



24 Haziran 2010 Perşembe

Venedik & sirmione garda gölü

Tam anlamıyla bir aşk ülkesi , açık hava müzesi ve tabi ki de lezzet durağı...İtalya ya gitmeye üç kız arkadaş üniversitenin son yıllarında karar verdik ve iyi ki de gerçekleştirme şansı bulduk.Gittiğiniz ilk andan itibaren büyüsüne kapılıp gideceğiniz her şehriyle sizi başka bir tarihe alıp götürecek  muazzam bir yer.
İtalya ya varışımız Venedik'le başladı ve ardından yağmur bizi karşıladı ama tabikide bu bizi yıldırmadı.
İlk gidişimiz olduğu için tur şirketiyle gitmeye karar verdik( pronto tur ).Venedik'e tekneyle geçtik yaklaşık 20 dk'lık yolculuktan sonra bu güzel adacığa vardık. Sırasıyla San Marco Katedrali ve meydanı, Dükler sarayı,Canale Grande , İç çekme ve Rialto Köprüsünü gezdik.Küçük bir ada olduğu için kolaylıkla gezebilirsiniz.Daracık sokaklarda hiç korkmadan kaybolabilirsiniz.Her girdiğinz sokakta değişik binalar ve restorantlar keşfedeceksiniz. 
Haziran ayında gitmemize rağmen yağmura yakalandık. Yarım saat içinde ayaklarımız sular içinde kaldı ve çoğu restaurantların içi su doldu.Yağmurlu bir sezonda gidecekseniz kesinlikle bir yağmurluk edinin ve su basmalarına karşı hazırlıklı olun derim. Çünkü fırsatçı esnaflardan hatrısayılır meblalarda edinmek zorunda kalabilirsiniz.


                                                                   San marco meydanı






                  Maskeleriyle meşhur olan venedik te her köşede hediye dükkanları göreceksiniz.



                    
    Çan kulesine mutlaka çıkın ve tüm Venedik'i bir de tepeden izleyin.Çıkış ücreti 5euro civarında



Gondol gezisi yapmak için 6 kişilik grubu tamamlamanız lazım kişi başı 10 euro dan ayarlayabilirsiniz.


Konaklamamız Venedik içinde değildi ama çok sevimli bir kasabada kaldık.
Bir sonraki gün Sirmione Garda Göl'üne gittik. Dondurmalarıyla ünlü olan bu kasaba aynı zamanda ünlülerin yazlıklarıyla da biliniyor.Burada hayatınızda yediğiniz en güzel dondurmayı tadacaksınız.





Venedik Kısa Notlar;

Nasıl ulaşılır?
Eğer ilk durak Venedik olacaksa Marco Polo havalimanı 13km 'dir Venedik'e.Trenle gelicek olanlar hızlı tren 'Eurostar' veya 'İntercity' ile şehre ulaşabilirler.Şehir merkesine teknelerle ulaşım sağlanabilir.

Nerede kalınır?
Ada içinde kalmanızı tavsiye etmem çünkü çok pahalı, buna alternatif olarak Mestre bölgesi ya da Quarto d'altine de kalabilirsiniz. Bu bölgeler tren hattına çok yakın ki ayrıca italya da ulaşım problemi yok.

Ne yenir ne içilir?
Herşey de olduğu gibi yemekte burda çok pahalı. Ama San Marco meydanındaki cafelerde cappucino içmenizi tavsiye ederim çünkü çok meşhur kahveciler burada biraz kuyruk beklersiniz ama buna değer.

Peki ya alışveriş?
Çok bahsetmeye gerek yok sanırım malum pahalı bir şehir. Ama maske almak isteyebilirsiniz bunuda sokak satıcılarından temin etmenizi öneririm.